Kudüs - Mescidi Aksa - Ağlama Duvarı - Kıyamet Kilisesi
Kudüs, 6 bin yıllık tarihin adıdır. Bu, Kudüs’ü dünya üzerindeki en eski şehirlerden biri yapar. Kudüs, üç İbrahimi din için özel ve kutsal şehirdir. M.Ö. 10.yüzyıldan bu yana Museviliğin en kutsal şehri ve ruhani merkezidir. Aynı zamanda şehir Hıristiyanlık için tarihin başladığı ve biteceği yerdir. Müslümanlar için de Mekke ve Medine’den sonra üçüncü kutsal mekânın bulunduğu şehirdir. Yeryüzü nüfusunun nerdeyse tamamına yakınının ortak şehridir. İnsanlığın dünyayı anlamlandırma sürecinde başvurduğu referans bir imgedir. İnsanlığın ortak projesidir Kudüs.
Camiler, kiliseler ve sinagoglar adeta içiçe girmiş durumda. Sabahın erken saatlerinde müezzinlerin sesine karışan çan gürültüleri ve ağlama duvarı önünden yükselen yakarmalar dünyanın hiçbir yerinde görülmeyecek bir manzara oluşturur. Müslümanlar, Museviler ve Hıristiyanlar bin metrekareyi geçmeyen Eski Kent’teki kutsal mekânlar arasında gidip gelir.
Altı bin yıldır insanların oturduğu sanılan Eski Kent, her kenarı yaklaşık 900 metre uzunluğunda surlarla çevrili dikdörtgen bir alandan oluşur. Kudüs’ün sur içinde kalan bölümü Eski Şehir olarak anılmaktadır. Bir proje olarak Kudüs’ün tarihi, eni boyu 900 metre olan bu alanda bulunan kutsal mekânlar üzerinden şekillenmektedir. Kudüs’ün Eski Kent bölgesinde 220 dinî mekân bulunuyor. Kentin en göze çarpan yapısı olan surları, Kanuni Sultan Süleyman, 1538–1540 yılları arasında, Haçlılar dönemine ait kalıntıların üzerine yaptırmış.
Kentin kutsal mekânları tarihsel içiçeliği yaşarken, yerleşim bölgeleri kesin çizgilerle birbirinden ayrılıyor. Müslümanlar, Eski Kent’te özellikle de Kubbetü’s-Sahra’nın, diğer adıyla Ömer Camii’nin kuzeyine düşen mahallelerde yoğunlaşmış durumda. 7. yüzyılın sonlarında yapılan Kubbetü’s-Sahra’nın ve Mescid-i Aksa’nın bulunduğu yere Harem-i Şerif deniyor. Ağlama Duvarı ise Harem-i Şerif‘i çevreleyen duvarın bir parçası. Uzunluğu 50, yüksekliği 18 metre. Hz. Süleyman’ın yaptırdığı Kudüs Tapınağı’nın tek kalıntısı olan Ağlama Duvarı, Musevilerin kutsal saydığı dua ve hac yeri.
Kudüs’ün paylaşılamamasının temelinde, yerleşim bölgelerinin yani Müslüman, Hıristiyan ve Musevi mahalleleri ile kutsal mekânların birbirlerinden net çizgilerle ayrılamıyor olmasında yatıyor. Bu kutsal köşenin denetimini ele geçirmek için mücadele hem yeraltında hem de üstünde hala sürüyor. İsrailliler, tapınağın kalıntılarına ulaşmak için Harem-i Şerif’in altında tüneller kazmakta ısrar ediyor. Böylece anlaşmazlık hem yatay eksende hem de dikey eksende çok katmanlı bir boyut kazanıyor. Ayrıca bir dinin kutsal mekânları, diğer iki din için de kutsal sayılıyor. Mescid-i Aksa Camii, Müslümanlar için olduğu kadar Museviler için de kutsal bir mekânda bulunuyor. Hıristiyanlar için kutsal olan Kutsal Büyük Kabir Kilisesi, iki camiinin ortasında yer alıyor. Ağlama Duvarı, Hz. Peygamber’in Mirac gecesinde Burak adlı atını bıraktığı yer olarak biliniyor.
Tapınak Dağı ile Kuzey Duvarı Yahudiler için, Kutsal Kabir Kilisesi Hıristiyanlar için ve Mescid-i Aksa ile Kubbetüs Sahra da Müslümanlar için kutsal merkezler. Bugün şehirdeki dört mahalleli bölünme (Müslüman, Hıristiyan, Ermeni ve Yahudi mahalleleri) temelde bu kutsal mekânların etrafında örgütleniyor. Ağlama Duvarı’nın Mescid-i Aksa’nın batı duvarında olması ve Kamame Kilisesi’ne giden Hıristiyan Haç Rotası (Via Dolorosa)’nın yine Mescid-i Aksa’nın kuzey sınırından geçmesi, mahallelerin neden içiçe olduklarını ve paylaşım meselesinin Mescid-i Aksa’yı üzerinde taşıyan Harem-i Şerif (Mabed Tepesi)’te kilitlendiğini daha iyi anlatıyor. Bu nedenle Yahudiler Harem-i Şerif’ten bahsederken Kudüs’ün Kalbinin Kalbi anlamına gelen “Lev libo sel Yeruşalim” diyorlar.
Kudüs’te önemli sayıda Hıristiyan topluluk da yaşıyor. Hz. İsa’nın, Romalılar tarafından, sırtında tahta haç, Via Dolorosa (Hıristiyan Haç Rotası) boyunca yürütüldükten sonra çarmıha gerildiği yerde bulunan Kutsal Mezar Kilisesi, Romalı askerlerin İsa peygamberin başına dikenli zeytin dalı yerleştirdikleri Ceza Kilisesi, Hz. Meryem’in anne ve babasının oturduğu evin yerine yapılan St. Anna Kilisesi, Rus ve Yunan Ortodoksların kilisesi, Etiyopya Katoliklerinin kutsal mekânı, şehirdeki Hıristiyan topluluğunun farklı mezheplerini temsil ediyor.
Kudüs, ilk yerleşimden itibaren Salem, Yerushalayim, Yerusalim, Hierusalem, Ursalem, Yebus, Sion, Ir-Davud, Ilya, Medinetü Beyti’l-Mukaddes, Beytü’l-Makdis, Daru’s-Salem, el-Kuds vb. isimlerini aldı. Kudüs’ün almış olduğu bu isimlerin büyük çoğunluğunda ortak anlam ekseni “barış” ve “kutsal” ‘ kelimelerine dayanmaktadır. Ancak Kudüs, tarih boyunca kutsallık vasfını korumuşsa da barışı (İslam hâkimiyeti ve özellikle Osmanlı Dönemi hariç) hiçbir zaman sağlayamamıştır. O gözyaşı ve zulmün şehri olmuştur.
621 yılında Mekke'de yaşayan Hz. Muhammed, niye Kabe'den göğe yükselmemiş de 1400-1500 km uzaktaki Kudüs'ten göğe yükselmiş. Hadi Cebrail 1500 km'yi ışık hızıyla kat ettirdi, niye bir de atını getirip Yahudilerin yıkılmış mabedinin duvarına bağlıyor. Musa peygamber sayesinde 50 vakitten 5 vakite namaz düşürülmüşken Musa Peygamberin ümmetine daha fazla saygı gerekmez miydi?